Muriel Barbery’nin 2006 yılında yayınlanan kitabının ismi
Kirpinin Zarafeti. İsmiyle müstesna nadir kitaplardan. Kitabı elinize alıp arka kapağını
okuduğunuzda, okuyup okumamakta tereddüt edebilirsiniz ilk başta. Fakat öyle
değil! İsmi içeriğiyle ne kadar müstesnaysa da arka kapakta geçilen özetten o
kadar bağımsız bir kitap.
Barbery kitaba soğuk sayılabilecek, resmi bir dille başlayıp
uzunca zaman öyle götürüyor. Kitabın ana kahramanlarının ağzından kurduğu cümleler,
kahramanların kendilerine olan güveni ve sahip oldukları birikimi ortaya koyuyor. Bundan büyük keyif aldım. Cümleleri hiç
dolaştırmadan, somutlama yapmadan, terimlerle, yaşanan duygu kaosunu ve ortamın ısısını aktarıyor. Bu yazarın hitap
etmek istediği kitleyi ortaya koyuyor.
Herkesten ziyade belli bir alana meyilli bir kitleyle haşır neşir olmak
istiyor.
Zenginlerin yaşadığı bir apartmanda geçen roman, durağan
görünümüne karşı insanı kendi içine
doğru yönelen bir harekete itiyor.
Okuru hiç merakta bırakmadan ve okura “ben bunu tahmin
etmiştim” cümlesini kurma bahtiyarlığını vermeden ilerliyor serüven. Fakat
olayları aktarırken özenle seçtiği kelimeler, insanı duygusal bir yoğunluktan
ziyade düşünsel bir yoğunluğa zorluyor.
Romandan yazarın Tolstoy hayranlığı fışkırıyor. Ayrıca
Batının soğuk ve resmi yüzüne karşı doğunun insancıl ve nazik yapısına olan
özlemini paylaşıyor metnin alttan alttan akan ırmağında yazar. Her şey belli
bir kronolojik sırada ve olması gereken anda hiçbir şekilde tesadüflere
yaslanmada meydana geliyor. Camus’nun “Yabacı”
ile yarışacak durgunlukta seyreden hikaye, herkese, bu soğuk ama taraf olma
eğilimli ruh halini aşıladıktan sonra aniden yatak değiştiriyor. İlk başta bu duygu yoğunluğu düş kırıklığına
uğratsa da, insana mekanik bir rol biçmemek gerektiğine ikna ediyor.
Keyif aldığım kitaplardan biriydi. Çok sık yapmadığım bir
şeyi yaptım, birçok cümlenin altını çizdim. Keyifli bir deneyimdi..
Heyhat: Sona doğru savrukluğunu toplasa da savruk bir kitap.
Fakat yazar bunun bilincinde. Anlatıyı küçük küçük başlıklara bölerek bu
dağınıklığın önüne geçmeyi başarmış. Kitapta çeviri azizliğiyle de karşılaşıyoruz.
Bu da biraz rahatsız edici.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder