Aralık 01, 2013

Benim Asil Yalnızlığım: Kirpinin Zarafeti


Muriel Barbery’nin 2006 yılında yayınlanan kitabının ismi Kirpinin Zarafeti. İsmiyle müstesna nadir kitaplardan.  Kitabı elinize alıp arka kapağını okuduğunuzda, okuyup okumamakta tereddüt edebilirsiniz ilk başta. Fakat öyle değil! İsmi içeriğiyle ne kadar müstesnaysa da arka kapakta geçilen özetten o kadar bağımsız bir kitap.

Barbery kitaba soğuk sayılabilecek, resmi bir dille başlayıp uzunca zaman öyle götürüyor. Kitabın ana kahramanlarının ağzından kurduğu cümleler, kahramanların kendilerine olan güveni ve sahip oldukları birikimi ortaya koyuyor.  Bundan büyük keyif aldım. Cümleleri hiç dolaştırmadan, somutlama yapmadan, terimlerle, yaşanan duygu kaosunu ve  ortamın ısısını aktarıyor. Bu yazarın hitap etmek istediği kitleyi ortaya koyuyor.  Herkesten ziyade belli bir alana meyilli bir kitleyle haşır neşir olmak istiyor.

Zenginlerin yaşadığı bir apartmanda geçen roman, durağan görünümüne karşı  insanı kendi içine doğru yönelen bir harekete itiyor.

Okuru hiç merakta bırakmadan ve okura “ben bunu tahmin etmiştim” cümlesini kurma bahtiyarlığını vermeden ilerliyor serüven. Fakat olayları aktarırken özenle seçtiği kelimeler, insanı duygusal bir yoğunluktan ziyade düşünsel bir yoğunluğa zorluyor.

Romandan yazarın Tolstoy hayranlığı fışkırıyor. Ayrıca Batının soğuk ve resmi yüzüne karşı doğunun insancıl ve nazik yapısına olan özlemini paylaşıyor metnin alttan alttan akan ırmağında yazar. Her şey belli bir kronolojik sırada ve olması gereken anda hiçbir şekilde tesadüflere yaslanmada meydana geliyor.  Camus’nun “Yabacı” ile yarışacak durgunlukta seyreden hikaye, herkese, bu soğuk ama taraf olma eğilimli ruh halini aşıladıktan sonra aniden yatak değiştiriyor.  İlk başta bu duygu yoğunluğu düş kırıklığına uğratsa da, insana mekanik bir rol biçmemek gerektiğine ikna ediyor.

Keyif aldığım kitaplardan biriydi. Çok sık yapmadığım bir şeyi yaptım, birçok cümlenin altını çizdim. Keyifli bir deneyimdi..

Heyhat: Sona doğru savrukluğunu toplasa da savruk bir kitap. Fakat yazar bunun bilincinde. Anlatıyı küçük küçük başlıklara bölerek bu dağınıklığın önüne geçmeyi başarmış.  Kitapta çeviri azizliğiyle de karşılaşıyoruz. Bu da biraz rahatsız edici.


                         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder