Temmuz 03, 2014

Sanat Katliamı: Oldboy (2013)


Chan-wook Park'ın yarattığı Oldboy efsanesini yeniden çevirmek yıllardır Hollywood'un gündemindeydi. Başlarda Steven Spielberg'ün yönetmen koltuğunda olacağı konuşuluyordu. Ve Chan-wook Park'ın dehşetül vahşet filminin rimeyki yerine manganın yeniden uyarlanacağı dedikoduları dolanıyordu. Başrol için Will Smith ve Daniel Craig isimleri gündemdeydi.

2013'te rimeyk tamamlandı. Yönetmen koltuğunda Do the Right Thing, Malcolm X, 25th Hour ve Inside Man gibi iyi işler yapan ama pek çok kez çuvallayan Spike Lee oturuyordu. Filmin (aslında film de denemez ya!) başrolünüyse Josh Brolin üstleniyordu. Konuşulduğu gibi manga yeniden mi uyarlanmış bilmiyorum. Mangayı okumadım. Ama filmin başında mangadan falan söz edilmiyor, filmin 2003 yapımı Chan-wook Park filminden esinlenerek yapıldığı yazıyor. Ben de bu ilan üzerinden yürüyeceğim.


Oldboy'un, veya gayet karizmatik çevirisiyle İhtiyar Delikanlı'nın konusunu bilmeyen yoktur. Bir adam durup dururken hapsediliyor ve uzun bir süre neden hapsedildiğini dahi öğrenemeden bir odada kalıyor. Çıktığındaysa sorularına cevap arıyor ve intikam peşine düşüyor.

Oldboy'un en zayıf noktası yapılmış olması. Remake dediğimiz şey Hollywood'un en büyük fantezilerinden oldu son yıllarda. Oldboy da, sistemin ve paragöz stüdyoların basit bir fantezisi olmaktan öteye gidemiyor.

Filmi Amerika'nın paranoyak yaşam stiline entegre etmek adına eklenen ayrıntılar sırıtıyor ve filmi iyiden iyiye basit bir Hollywood-gizem filmi haline getiriyor.

Sırf şu görüntü bile filmin izlemeye değer olmadığını gösteriyorken ben bu filmi neden izlemişim ki?

Gerçek Oldboy'u (gerçek diyorum çünkü Spike Lee'nin Oldboy'u bu ismi taşımayı hak etmiyor aslında) izleyenleri ve dolayısıyla filmin gidişatını bilenleri belki biraz ters köşe edebiliriz diye senaryoya eklenen ayrıntılar gizemini uzun süre koruyamıyor çünkü ayrıntıların hiçbir derinliği yok. Örneğin başrol Joe'un kızını Joe hapisken televizyonda izliyoruz birkaç kez ve neye benzediğini biliyoruz. Oysa aslında Joe'un kızı başka birisiymiş. Bu filmin içinde ortaya çıkmadan az çok belli oluyor çünkü filmin Oldboy olabilmesi için televizyonda izlediğimiz kızın Joe'un kızı olma ihtimali yok. Yani film Oldboy olmak istiyorsa bu kız-aldatmacasının başka bir yöne gitme imkanı yok. Filmi izlerken ve Joe'un kızıyla Joe'a yardım eden kızın farklı olduğunu görünce tek bir ihtimal oluyor ve ters köşe hedefi ortadan kalkıyor.

Oldboy'un eklediği bir diğer şey şiddet. Gerçek Oldboy epeyi şiddetliydi fakat bazı şeyleri bizim hayal dünyamıza bırakıyordu. Ki bu da gayet güzel bir şeydi. Çekiçin insanların beynine nasıl girdiğini, nasıl kan fışkırdığını falan görmemize gerek yok.

Ayrıca "Ben tek, siz hepiniz" temalı dövüş sahnesi ne kareografi olarak, ne de sinematografik olarak gerçek Oldboy'un yanına yaklaşamaz.

Benim eksikliğini en çok hissettiğim şey Dae-su'nun dış sesiydi. Efsane monologlar ve eşi benzeri olmayan günlük güme gitmiş. Joe'un kızına yazdığı mektuplarla bu eksiklik doldurulmaya çalışılmışsa da filmin geneli gibi gayet başarısız olmuş. Sanırım Spike Lee anlatmak yerine hissettirmek veya göstermek istemiş ama Oldboy'u efsaneleştiren unsurlardan birisiydi o dış ses.

Sonuç olarak, ben bu filmi niye izledim bilmiyorum. İzlemediyseniz size de tavsiye etmem.

Hatta Hollywood'a ara verin. Gerçek Oldboy'u izleyip doyamadıysanız Chan-wook Park'ın diğer iki intikam filmini izleyin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder