Mayıs 20, 2014

Yanlış Tercihlerin Kurbanı Olmak: Bu İşte Bir Yalnızlık Var



İnternette Vizontele'yi tekrar izleyebilmek için birkaç sitede gezinirken tesadüfen Bu İşte Bir Yalnızlık Var diye bir filme denk geldim. Niye bilmiyorum ama fragmanını izlemek geldi içimden. Sonra yine nedendir bilmem, izleyeyim bu filmi dedim. Ki aslında Engin Altan Düzyatan'a çok çok çok mesafeli yaklaşırım. Yine de fragmandaki rock'n roll temasını beğendim ve filmi izlemeye koyuldum.

Film, sonuçları düşünmeden o an içinden geldiği gibi davranan bir adamla başlıyor. Bu kısa flashbackten sonra öğreniyoruz ki o adam (Engin Altan Düzyatan) karısından boşanmış ve sahneleri terk etmiş eski bir rockçı. Madness'in hoş bir parçasıyla eğlenceli bir jenerik izliyoruz sonra.

Film başlıyor. Hem de boşanmayla ilgili baba-kız arasında geçen hoş bir sohbetle. Ardından Düzyatan'ın, yani Mehmet'in hayatına dair ilk izlenimleri elde ediyoruz. Mehmet alt kattaki Ayşe'yle (Özgü Namal) yakın arkadaş. Ayşe'nin kocasıyla sorunları var. Bu arada Mehmet'in kızının balık ve dondurma yediği için kustuğunu öğreniyoruz. Kızının bir hastalığı var belli ki ama bu sorunun cevabı film boyunca verilmiyor. Gerçi çok büyük bir ayrıntı değil bu. Es geçsem de olur.

Es geçilmeyecek şey filmin bu erken dakikalarında kendini belli eden yanlış oyuncu tercihleri. Engin Altan Düzyatan kesinlikle iyi bir rocker imajı veremiyor. Belki de Nejat İşler abimiz Kaybedenler Kulübü'nde veya David Duchovny Californication'da o karakterin Allah'ını oynadıkları için bize yetersiz geliyor Engin bey.

Eric Clapton'dan Erkin Baba'ya, Müslüm Baba'dan Cem Karaca'ya müziğin birçok babasının adı veya bir resmi geçiyor filmde. Atmosferde rock'n roll yok diyemem. Ama gerek oyuncu seçimleri, gerekse filmin git gide bir romantik komediye dönüşmesi o atmosferin değerini sıfırlıyor.

Ruhunu satmadığını iddia eden rockçı Mehmet'in gidip de Atiye'ye gitaristlik yapması da ayrı bir komedi tabiki. Atiye'nin ne işi var lan rock müzik filminde?

Gerçi "Bu İşte Bir Yalnızlık Var" adındaki bir filmin aslında sıradan bir romantik komedi olması ve bu işte aslında bir yalnızlığın değil de bir mutlu sonun olması başlı başına iğrenç bir durum. Yalnız ve mutsuz rockçı hayli karizmatik olabilirdi oysa.

Her şeyi geçelim şimdi. Benim asıl sinirimi bozan şeyi anlatacağım. Sadece bu filme özel bir şey de değil bu. Genel olarak bazı yerli filmlerde ve dizilerde batılılaşmanın boku çıkarılıyor.
  1. Eve ayakkabıyla girilmez. Ne gada pis insanlarsınız olm siz?
  2. Çay dediğin su ve çayın ayrı kaynatıldığı klasik Anadolu çaydanlığında demlenir, kızıl renkte olur ve ince belli çay bardağında içilir. İngiliz misiniz lan siz? Porselen fincanda çay içiyorsunuz. Ay ne gada modern, ne gada avrupai mi diyelim? Batının iyi yanlarını alabilirsiniz. Ama bu gada kasmak niye? Çaykur Altınbaş varken İngiliz usulü çay mı içilir?
Neyse daha fazla sinirlenmeden çıkayım ben.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder