Blogun yeniden yayına girmesiyle eski yazıları kaldırıp tüm anılarımı ve bu filmi yapma nedenlerimi daha okunabilir şekilde yeniden yazmaya karar verdim.
Bilmeyenler için en başından başlayayım. FC Türkgücü Erding bir futbol takımıdır. Ben de bu takımın fotoğrafçısı ve U9 antrenörüyüm. 25 Aralık 2012 akşamıydı. Düzenlediğimiz ve bol bol çalıştığımız iki günlük salon turnuvasından sonra yorgunluğu atmak için yönetimle birlikta pizza yiyor, bir şeyler içiyor ve bol bol muhabbet ediyorduk. En sevdiğimiz sohbet konumuz Türkgücü'ydü tabiki. Çünkü hepimizi birleştiren şey buydu. Yazın düzenlenecek 25. yıl kutlaması için özel bir şeyler yapmak istiyorduk çünkü yapılan son kutlama gecesi tam bir hayal kırıklığıydı.
O an aklıma Joganita ve TV Bordomavi'nin ortak projesi olan Kardeş Takım Şanlıurfaspor belgeseli geldi. O filmden bahsettim, bir belgesel film çekilebilir aslında dedim. Başkan "Çekin o zaman" dedi. Pek ciddiye almadı fikri. Çünkü Türkgücü camiası için biraz uçuk bir fikirdi. Ben de başkanın "Çekin o zaman" cümlesinden sonra turnuvanın yorgunluğuyla böyle bir projede tüm yükün benim omzumda olacağını anlayıp o gece daha fazla üzerine varmadım
2 gün sonra ben bunu yaparım dedim kendi kendime. Yalçın abiyi aradım. Yalçın abi takımın teknik direktörü ve futbol şube sorumlusu. Ayrıca iyi de bir sinema izleyicisi. Dernekte buluşalım, tarihimizi film yapıyorum dedim. Buluştuk ve filmi nasıl çekebileceğimizi konuştuk. Kaba bir proje taslağı oluşturduk. Takım kaptanlarından İbo bana her konuda yardımcı olacağını söyledi. Sonra onunla oturup film için gerekli bütçeyi hesapladık. 350-400 avroluk bir bütçe gerekiyordu. Ya da biz öyle sandık. Sonra takımın sponsorlarının bir listesini çıkarttık ve başka kimlerden para alabileceğimizi tartıştık.
Ertesi gün vakit kaybetmeden İbo'yla para toplamaya çıktık. İşler pek umduğumuz gibi gitmedi. Medline Touristik, Sole-Mio, Bosporus Feinkost ve Palas Kebap yardımlarını esirgemediler. Ama hayal ettiğimiz boyutta bir miktarı toplayamamıştık ve bunun verdiği moral bozukluğuyla ve biraz da benim düşük bütçeli filmlere olan sempatimden kaynaklanan "ben bu filmi 165 avroya da yaparım" gazından diğer olası sponsorlara uğramadık bile.
165 avroyu koyduk cebimize, derneğe gittik. Amacımız tam olarak neydi bilmiyorum ama dernekte parayı saymaya, belki çoğalır hayaliyle birbirine sürtmeye falan başladık. O ara Şenel abi - U11 futbolcularından Umut'un babası - geldi ve 20 kağıt uzattı, şunu bozun bakayım dedi. Bozuk olarak 15 kağıt geri verdik. Biz "5 avro 5 avrodur" dedik. Şenel abi de "Zaten Türkgücü bir kere para vermedi. Hep aldı" dedi.
Ertesi gün 160 avroya bir el kamerası sipariş verince filmin 170 avroya yapılamayacağını anladım. Benim sık takıldığım birkaç eski okul arkadaşım var. Doğum günü kutlamalarında herkes 10 avro koyar ortaya, bir hediye alırız. Öyle bir adetimiz var. Ben de bir şeye ihtiyaç duymadıkça doğum günümü kutlamam. 2012'de de kutlamamıştım. Acilen topladım tayfayı ve hediye yerine para istedim. Evet, yaptım bu yüzsüzlüğü. Ama 100 kağıt çıktı şaka maka.
Elimizdeki 110 avronun verdiği rahatlıkla gidip ihtiyacımdan büyük bir hafıza kartı ve ihtiyacımdan daha sağlam bir tripod aldım. Mağazada çalışan eski okul arkadaşım Nes patronuyla konuşup bir indirim yaptırdı sağolsun ama aşırıya kaçmasaydık daha iyi olurmuş gerçekten. Niye mi? Daha sonra fark ettik niyesini.
2 gün sonra ben bunu yaparım dedim kendi kendime. Yalçın abiyi aradım. Yalçın abi takımın teknik direktörü ve futbol şube sorumlusu. Ayrıca iyi de bir sinema izleyicisi. Dernekte buluşalım, tarihimizi film yapıyorum dedim. Buluştuk ve filmi nasıl çekebileceğimizi konuştuk. Kaba bir proje taslağı oluşturduk. Takım kaptanlarından İbo bana her konuda yardımcı olacağını söyledi. Sonra onunla oturup film için gerekli bütçeyi hesapladık. 350-400 avroluk bir bütçe gerekiyordu. Ya da biz öyle sandık. Sonra takımın sponsorlarının bir listesini çıkarttık ve başka kimlerden para alabileceğimizi tartıştık.
Ertesi gün vakit kaybetmeden İbo'yla para toplamaya çıktık. İşler pek umduğumuz gibi gitmedi. Medline Touristik, Sole-Mio, Bosporus Feinkost ve Palas Kebap yardımlarını esirgemediler. Ama hayal ettiğimiz boyutta bir miktarı toplayamamıştık ve bunun verdiği moral bozukluğuyla ve biraz da benim düşük bütçeli filmlere olan sempatimden kaynaklanan "ben bu filmi 165 avroya da yaparım" gazından diğer olası sponsorlara uğramadık bile.
165 avroyu koyduk cebimize, derneğe gittik. Amacımız tam olarak neydi bilmiyorum ama dernekte parayı saymaya, belki çoğalır hayaliyle birbirine sürtmeye falan başladık. O ara Şenel abi - U11 futbolcularından Umut'un babası - geldi ve 20 kağıt uzattı, şunu bozun bakayım dedi. Bozuk olarak 15 kağıt geri verdik. Biz "5 avro 5 avrodur" dedik. Şenel abi de "Zaten Türkgücü bir kere para vermedi. Hep aldı" dedi.
Ertesi gün 160 avroya bir el kamerası sipariş verince filmin 170 avroya yapılamayacağını anladım. Benim sık takıldığım birkaç eski okul arkadaşım var. Doğum günü kutlamalarında herkes 10 avro koyar ortaya, bir hediye alırız. Öyle bir adetimiz var. Ben de bir şeye ihtiyaç duymadıkça doğum günümü kutlamam. 2012'de de kutlamamıştım. Acilen topladım tayfayı ve hediye yerine para istedim. Evet, yaptım bu yüzsüzlüğü. Ama 100 kağıt çıktı şaka maka.
Elimizdeki 110 avronun verdiği rahatlıkla gidip ihtiyacımdan büyük bir hafıza kartı ve ihtiyacımdan daha sağlam bir tripod aldım. Mağazada çalışan eski okul arkadaşım Nes patronuyla konuşup bir indirim yaptırdı sağolsun ama aşırıya kaçmasaydık daha iyi olurmuş gerçekten. Niye mi? Daha sonra fark ettik niyesini.
- Montaj için yazılım gerekiyordu
- El kamerasından bir yol olmayacağını açık havadaki çekimlerde anladık, adam gibi bir DSLR gerekiyordu
- DSLR'ye mikrofon gerekiyordu
- Gala için bazı teknik malzemeler gerekiyordu
- Her şeyi geçtim, yapım sırasında ihtiyaç duyacağımız ufak tefek şeyleri hiç planlamamıştık
Çekimlere başladık. Çeşitli sebeplerden dolayı çekim yapamadığımız bazı isimler oldu. Bunlardan en önemlileri kuruculardan Özcan Tezcan ve Demircan Öztürk'tü sanıyorum. Eski başkanlardan Cafer Kırcı'yla, Faruk Fidan'la ve Ali Demircan'la da bir araya gelemedik. 22 yıldır aralıksız Türkgücü fotması giyen Yaşar abiye de yer veremedik kamera önünde. Ama inanıyorum ki anlayışla karşılamışlardır. İlk film projem olduğu için müthiş amatörlükler yaptım.
Çekim için "dernek" dediğimiz eski derneğimizi kullandık. O bina bugün eski futbolcu ve eski yönetici Şükrü abinin kahvesi de olsa hepimiz için hala kulübün derneği gibi. Şükrü abiye de "burada film çekeceğiz" dediğimde "çekin, ne lazım" dedi ve yaptığımız tüm çekimlerde yardımcı oldu bize. Tabi kahveden müşterilerini kovamayacağı için ve biz de gerektiğinde 30-40 dakikalığına insanları sustaramayacağımız için çekimlerin çoğunu kahvehane ve tuvalet arasındaki boş odada yapmak zorunda kaldık. Görsellik bakımından pek durmuyor ama ne yapalım? Elimizde stüdyo vardı da biz mi kullanmadık? Ayrıca o tuvalet arası iyidir. Candır. Valla. Bir dünya anı birikti o odada.
Çekimler tamamlandıktan sonra ben gece gündüz montaj için çalışmaya başladım. İbo şahidimdir, sabahın 5'ine, 6'sına kadar dizüstümle baş başa oturup montaj yaptım. Her gece de yatmadan İbo'ya mesaj attım. O da her seferinde "olm yat uyu, bu saatte ne montajı lan" diye cevap verdi.
Sonuç olarak 15 Haziran 2013 günü film tamamlanmıştı ve yaklaşık 300 kişinin katıldığı bir kutlamada ilk kez gösterildi. Bir başyapıt çekmedik. Şu anki tecrübelerimle çok daha iyisini çekebilirim ama Hayat'ı çektiğimde bu tecrübelerim henüz yoktu. Kurgudan planlamaya, senaryodan montaja tonla hata yaptık ama filmin değerini salondaki alkışlarla ölçecek olursam, gayet iyi bir iş çıkardık.
Teşekkürler Türkgücü.
Not: Bazı eleştiriler de aldık. İnanın, bu filmin eksiklerini kimse benim kadar iyi bilmiyor. Son 4-5 yılda 500'den fazla film izleyip onlarca filmin analizini yaptım. Neleri yanlış yaptığımızı gayet iyi biliyorum, kulağıma gelen bazı eleştiriler acımasız oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder