Ekim 13, 2013

Devrimden Sonra (2011) - Bu da Gol Değil


Konusunu duyduğumda heyecanlandırmıştı beni Devrimden Sonra. Türkiye'de devrim oluyor ve bu film de adından da anlaşılacağı üzere devrimden sonra Türkiye'de olanları anlatıyor. Türk sineması için fazlasıyla orijinaldi bu fikir. Bir hevesle izlemeye başladım ama filmin orijinal bir fikirden fazla sunacağı bir şey yoktu.

Film birkaç kısa hikayeden oluşuyor. Tıpkı Çanakkale 1915'de olduğu gibi. Aslında Çanakkale 1915 bu modelin çuvallamaya mahkum olduğunu kanıtlamıştı diye düşünüyorum ama Mustafa Kenan Aybastı tekrar ele almış aynı kurguyu. Yine çuvallamış tabiki.


8-9 kısa filmden uzun metraj bir film montajlamak özünde kötü bir fikir değil. Paris, je t'aime ve New York, I Love You başarılı örneklerdi. Hatta Anlat İstanbul da kötü değildi. Ama o 3 filmi özel kılan şey her kısa filmin ayrı bir yönetmen tarafından yapılması ve farklı bir anlatıma ve en önemlisi farklı bir hikayeye sahip olmasıdır. Aynı yönetmen aynı karakteristik özelliklere sahip, aynı mesajı veren 8-9 film çekerse insan 2. öyküden sonra sıkılır ve ne zaman bitecek bu film diye düşünmeye başlar.


Kısa filmlere kısaca bir göz atalım:
  1. Zengin oldukları her hallerinden belli bir karı-koca devrim olduğu için yurtdışına kaçıyor.
  2. Köyde hamallık yapan Erhan sevdiği kızın başkasıyla evlenmesini engellemeye çalışıyor.
  3. Ev kirasını denkleştiremeyen bir çift ev sahibine ne söyleyeceklerini tartışıyor.
  4. Bir grup fabrika işçisi bundan sonra kendilerine ne olacağını merak ediyor.
  5. Afganistan'da bulunan bir asker birliği devrim olduğunu ve ülkeye döneceklerini öğreniyor.
  6. Faşist bir tetikçi bir yazarı öldürüyor.
  7. Yaşlı bir teyze artık fatura ödemeyeceğini öğreniyor.
  8. Yaşlı bir dayı dişlerini yaptırmak için doktora gidiyor.
Film aslında salt bir propaganda filmi. Aybastı filmin ilk dakikasından son dakikasına kadar komünizm propagandası yapmış fakat komünizme pek fazla kafa yormuş izlenimi vermiyor. Komünizmde her şeyi cicili bicili sanıyor belli ki. Üstelik işin ilginç tarafı, 8 hikayedeki karakterlerin çoğu devrimin neleri kapsadığından habersiz. Bir ülkede devrim oluyor ama insanların nelerin değiştiğinden haberi yok. Bu da ayrı bir ilginçlik tabi. Ülkenin çoğunluğu komünizm nedir bilmiyorsa, devrimi yapan grup devrim yapacak gücü nerden bulmuş? Eğer devrimi halkın çoğunluğunu oluşturan emekçi sınıfı yapmıyorsa, komünizmden söz etmek ne derece doğru?


Filmin ana fikri Türk sineması için fazlasıyla orijinal olsa da, senaryo neresinden tutarsak tutalım, elimizde kalıyor. Mesela 8 farklı hikaye yerine bir süre sonra kesişen 3-4 hikaye çok daha iyi olabilirdi. Ama komünizmin kusursuz sistem olarak gösterilmesi öyle bir kurguyu da aşağıya çekerdi. Aybastı'nın RedHack hakkında çektiği Red! isimli belgesel çok daha başarılı. Bence belgesellere yönelmesinde fayda var. Ya da bir propaganda filmi çektiğinde biraz daha gerçekçi olsun. 25-30 yaşlarında bir yönetmene yakışmıyor komünizmi çiçekli, böcekli bir dünya barışı sanmak. Komünizme geçiş evresi olan emekçilerin diktatörlüğü sancılı ve tehlikeli bir süreç, ki sosyalist devletlerin hepsi o ara süreçteki başarısızlığından dolayı çöktü.

Not: Evet komünizmi kötüledim. Hayır, kapitalizmi veya emperyalizmi savunmuyorum. Komünist sisteme sahip olduğunu iddia eden günümüzdeki ve geçmişteki devletleri bir araştırın. İdeal komünizm pek de uygulanmamış günümüze kadar. Zenginler fakirleri sömüreceğine devlet herkesi sömürmüş ve proleteryanın diktatörlüğü süreci hiçbirinde atlatılamamış. Lenin'in ölümüne kadar her şey iyi gidiyordu oysa...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder